1 Mayıs 2013 Çarşamba

SAĞDUYU VE AKİL İNSANLAR





“Milletimizin akl-ı selimi (sağduyusu), başlıca mürşidimiz olmuştur.K. Atatürk           

Türkiye’de, son günlerde tuhaf olaylar oluyor. Adeta yanlışlıklar komedyası oynanıyor. Bilhassa Akil İnsan Heyetleri oluşturularak yurdun dört bir tarafına gönderilmesi ve il, il; ilçe ilçe ikna turları düzenlenmesi, halk arasında ilginç yorumlara yol açıyor.

Vatandaşın kimi: “30 yıldan beri ülkeyi bölmek için terör ve şiddete başvuran, ülkeyi kan gölüne döndüren PKK’ya ve terörist başına, birden gökten hidayet mi erdi de silahlarını bırakıp çekildiler?  Ayrı toprak, ayrı bayrak, ayrı dil istemiyor idiyseler, bunca yıl ne diye kan döküp can aldılar?” diyor. Kimi de şöyle söylüyor: “Yapılan operasyonlardan örgüt amacına ulaşamayacağını anladı. O yüzden çekilme kararı aldı.” Kimi ise: “İmralı’da yatan ‘aktivist başı Apo,  terör ve şiddetin sonu olmadığını anlayıp, terörist olmaktan vazgeçip barış teorileri üretmeye başladı. Bunu değerlendiren devlet, “Daha fazla kan akmasın, analar ağlamasın” diye ‘Barış sürecini’ başlattı ve toplumu barış ortamına hazırlamak için “Akil İnsan” heyetlerini kurdu.

İşin tuhafı, PKK/BDP/KCK tarafı da, ‘barış sürecine’ ve oluşturulan ‘Akil İnsan’ heyetlerine büyük önem veriyor. BDP’li vekiller de bir beklenti içine girmişler, gittikleri yerlerde, ‘Akil insanların’ en iyi şekilde karşılanmasını istiyorlar, barış sürecine karşı çıkanları da ‘provokatör’ diye suçluyorlar.

Bu işte sizce bir yanık kokusu yok mu”?

Rivayet çok, lakin elde malzeme de çok… Velhasıl ortak akıl, ‘Akil İnsan Heyetlerinin bu devlete karşı savaş açanlara değil de, halkın ayağına gönderilmesini bir türlü bir kesere sap edemiyor. Vatandaşlar, her fırsatta birbirlerine soruyorlar:

“İyi de” diyorlar, “Yurdun dört bir tarafına halkı ikna etmeleri için gönderilen bu akiller, halkı hangi barışa ikna edecekler? Tehlike, nereden ve hangi kaynaklardan geliyorsa, yani barışa kimler ihanet ediyorsa, milli birliğimize ve üniter bütünlüğümüze kimler saldırıyorsa barışı asıl onlara anlatmak gerekmez mi?  

Akiller, barışı bozanları, yani suçu da suçluyu da yanlış yerde arıyorlar. Bu iş, yaban arıları tarafından sokulduğu halde,  yine de tehlikenin geldiği kaynağı görmezden gelip, bal arılarının üzerine gitmeye benzemiyor mu?” diyorlar.

Akıllı insanlar, olayları neden- sonuç ilişkisine dayandırarak değerlendirirler. Bu ülkenin kurucusuna: “Yarı faşist” diye sataşan; ‘Çözüm sürecini hayvanlar bile anladı’ diyebilen sorunlu insanlarla barış sağlanabilir mi? Bu söylenenler, aklın kanunlarıyla bağdaşıyor mu?
Sağduyu, yanlışı yanlış, doğruyu doğru olarak görmektir. Sade vatandaşların sağduyusu, önyargılıkimi aydın ve yazarlarınkinden çok daha güçlü ve objektif oluyor. Bu milletin derin bir tahlil ve değerlendirme gücü, bir muhakeme kabiliyeti olduğu asla unutulmamalıdır. Milletin bizzat görüp yaşadığı bir gerçeği, birileri tutup yanlış anlatmaya kalkışırsa, millet görüp yaşadığını bırakıp anlatılanlara kanmaz. Sade vatandaş, doğruyla yanlışı, zalim ile mazlumu, katil ile maktulü, haklı ile haksızı aynı terazide tartmaz, aynı gözle bakmaz, akılcı ve objektif bakar. Bu nedenle kim ne söylerse söylesin, ne yaparsa yapsın bu milletten sağduyuyu kaldıramazlar.                                                                                                             Fahri Yakar