"Bilgi ile göğe yol bulunur." Yusuf Has Hacip
Çağımız bilgi çağıdır. Bilgisi olanın ileri gittiği, bilgisi
olmayanın geride kaldığı bir çağda yaşıyoruz. Bilim ve teknoloji alanındaki gelişmeler,
yerinde durmuyor, hem de baş döndürücü bir hızla ilerliyor. Bilim adamlarının
tespitlerine göre her (7) yılda bir mevcut bilgi birikimi, bir kat daha
artıyor. Günümüzde her saniyede bir makale, her dakikada iki kitap, her
dakikada 4 icat yapılıyor. İleri ülkeler, bilim ve teknoloji alanında adeta
birbirleriyle yarış ediyorlar.
Bu yarışta bir toplum, sırtını yalnızca ilme dayarsa, din ihmal
edilmiş olur, yalnızca dine dayarsa ilim kaybolur. Bu açıdan toplumun maddi ve
manevi kalkınması için bilim ve teknolojinin insanlığa sunduğu nimet ve imkânlarından,
dinin de faziletinden azami ölçüde yararlanmak şarttır.
Albert Einstein'in dediği gibi: "İlimsiz din kör, dinsiz ilim topaldır."
İnsana akıl verilmiştir; ama akıl tek başına kördür, yol alamaz, mutlaka mürşide ihtiyacı vardır; o mürşit bilgidir. Bilgi ışıktır. Akıl, bilginin aydınlığında yol alır. Bilgiden uzak kalan ışıktan ve aydınlıktan yoksun kalmış olur. Bilginin ışığı olmadan akıl önünü göremez, işlevini tam olarak yapamaz. Akıl, bilgi ile beslendikçe çiçek açan ve meyve veren bir bitki gibidir.
Atatürk, bilgiyi gerçek bir mürşit(irşat edici, olgunlaştırıcı) olarak görmüş, o ünlü sözünü bu amaçla söylemiştir. Gerçekte ilim Allah'ın sıfatıdır ve en hakiki mürşittir. İlim ekilen yerde düşünceler canlanır. Düşünce ekilen yerde, yetenekler canlanır. Yetenek ekilen yerde hayat canlanır. Hayatın canlandığı yerde toplum şahlanır.
***
Osmanlı devleti, bir zamanlar altın çağını yaşadı ve üç kıtaya hükmetti. Bilimde sanatta, sağlıkta kültürde ve ekonomide öndeydi. Ne zaman ki Osmanlı toplumu, bilime ve teknolojik gelişmelere arkasını döndü, taassuba ve cehalete gömüldü, işte o zaman gerilemeye başladı. Ne bir keşif, ne bir icat, ne bir yenilik olmadı. Toplum sadece dine, diyanete ve ulamaya sarıldı, kendini tekrarlayıp durdu. Avrupa ülkeleri, ilimde fende ve teknolojinin aydınlığında dev adımlarla ilerlerken ve insan gücünü eğiterek yaşam düzeylerini yükseltirken, Osmanlı devleti çağın gerisinde kaldı. Yakasını cehalet ve taassubun elinden kurtarıp çağın temposunu yakalayamadı. Böylece Avrupa'daki reform ve rönesansla başlayan zihinsel ve bilimsel her türlü gelişmeyi ıskaladı. Atatürk'ün sıkça tekrarladığı 'çağdaş medeniyet seviyesinin' gerisinde kaldı.
Dinimizin ilk emri, 'Oku!' diye başlar. Dinimiz, okumayı, öğrenmeyi, bilgi edinmeyi öğütler. Peygamber Efendimiz: "Bilgi edinilmeyen günün boşa gittiğini, bir saat ilim öğrenen kimsenin geceleri sabaha kadar ibadet eden kimseden hayırlı olduğunu belirtmiş ve sadece dini bilgilerle yetinilmeyip ilme, sağlığa ve tıp ilmine önem verilmesini" emretmiştir.
Dünya hayatı, başlı başına bir yarıştır. Marifet, bu yarışı önde götürmektir. Bu yarışı en önde götüren ülkeler, beyin gücünü en iyi eğiten ülkelerdir. Hangi millet, beyin gücünü, bilim ve teknolojinin gerektirdiği şart ve imkânlara göre daha iyi eğitmişse, dünyada üstünlük ona geçmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder