İNSANI SEVDİREN HUYUDUR
“Güzel yüzlü olmak, bir kez şanslı olmaksa,
Güzel huylu olmak iki kez daha fazla şanslı olmaktır.” Fahri Yakar
Dış güzellik, tıpkı aydınlığa benzer, parıltısı çok uzaklardan fark edilir, ilgi çeker; ama dış güzelliğin sürekliliği yoktur. Yüzü güzel olana birkaç günde doyulur; ama huyu güzel olana 40 yılda doyulmaz. Bu yüzden “İnsanı sevdiren huyudur” denilmiştir. Kötü huylar, fena alışkanlıklar, kusurlu tavırlar dış güzelliği çabucak örter. Bu konuda, bu toprağın insanları kubbe gibi sözler etmişler:
“Seviştiler, evlendiler ama muvakkaten,
Sevda sükûtu başladı üç hafta geçmeden” demişler.
Kötü huylu biriyle beraber yaşamak, kışın çetin şartlarına katlanmaktan daha zordur. Onun için halk arasında derler ki:
“Sevda geçer yalan olur,
Sonra sokar yılan olur,”
Konuyla ilgili olarak meslek hayatımdan ilginç bir anımı sunmak isterim:
Bir defasında özel bir okulu ziyarete gitmiştim Biz içerde iken kapı açıldı, içeriye bir bayan girdi. Aman Yarabbi! İnsan bu kadar mı çirkin olur. Hatta buna sadece çirkin demek yetmezdi, kelimenin tam manasıyla korkunçtu. Omuzlarının üzerinde, birbiriyle mütenasip olmayan yüz hatlarından oluşmuş hilkat garibesi kocaman bir kafa taşıyordu. Bayanın yüzüne bakanın yüzü allak bullak oluyordu. Demek ki sadece güzellik değil, çirkinlik de bakanın gözlerini kamaştırıyormuş. Gözlerim kamaştığından kafamı başka tarafa çevirmek zorunda kaldığımı hatırlıyorum. Bayan, Müdür Bey’le görüşmesini bitirip odadan çıkınca ben merakımı yenemedim sordum:
-“Müdür bey, bu çıkan neyin nesidir?”
Müdür Bey:
-“Okulumuzda öğretmendir” dedi.
Şaşkınlığım daha da artmıştı. Devamla:
-Nasıl olur? Öğrenciler bundan korkmuyorlar mı? Gece rüyalarına girmez mi? Kitaplarda geçen Gulyabani bir gibi bir şey. Belki fazlası var eksiği yok.
Müdür Bey, onun çok iyi bir insan ve sevilen bir öğretmen olduğunu belirterek şöyle dedi:
-“Bu öğretmenin kafasında kemik büyümesi var. Onun için yüz hatları böyle anormal gelişmiş. Sonradan ortaya çıkan bir çeşit hastalık onu bu hale sokmuş. Bu görüntüsünden dolayı öğretim yılının başında kimse o öğretmenin sınıfına gitmek istemiyor. Sınıfına verilen öğrenciler de ilk hafta gerçekten korkarak istemeye, istemeye zoraki geliyorlar. Biz onlara, ‘Bir hafta sonra sınıflarını değiştireceğimizi’ söylüyoruz. Öyle ikna ediyoruz. Ama bir hafta geçtikten sonra da öğrenciler ona alışıyorlar, bir daha ayrılmak istemiyorlar. Öğrenciler kadar veliler de memnun kalıyorlar. Kalp gönül kırmaz, kimseyi incitmez, çevresine son derece nazik ve saygılı davranır. İnanmayacaksınız ama okulumuzun en gözde, en itibarlı öğretmeni odur diyebilirim.”
Bunun üzerine dudaklarımdan şu sözler döküldü:
Demek ki dış görüntü ne kadar bozuk ve kusurlu olursa olsun, huy güzelliği insanın dış kusurlarını kısa zamanda kapatabiliyor. Güzel yüzlü olmak birinci kez şanslı olmaktır; ama güzel huylu olmak ondan iki kez daha fazla şanslı olmaktır.
İnsanı asıl güzelleştiren özdür, ilişkileri güzelleştiren de güzel sözdür. Asıl güzellik, ruhtan bedene yayılan güzelliktir. İçi virane olan birinin dışının mamur olması neye yarar ki?
Bu bakımdan sadece dış güzellik insana yetmez, insanın içinin de güzel olması gerekir. Eğer şu insanlar, güzel görünmek için gösterdikleri çabayı, huy güzelliği için de gösterebilselerdi, o zaman dünya hayatı daha güzel olurdu değil mi?
Fahri Yakar
21.05.2011