11 Ağustos 2011 Perşembe

İNSANLIK BİLİNCİ





İNSANLIK BİLİNCİ
"Dünyanın bin bir türlü hali var; 
Yılanın    zehri,  arının da balı var." 
Fahri Yakar
Bilindiği gibi, hayvanlar âleminde sürekli bir saldırganlık hali vardır. Hayvanlar,  biri diğerini yok ederek var olmaya çalışırlar. Zira onların hayatta kalabilmek için fazla seçenekleri yoktur. Hayvanlarda akıl olmadığından onlar,   içgüdüleriyle hareket ederler. Bu yüzden kırıcı, yıkıcı ve saldırgan olduğunu bilmemek, sadece hayvanlara mahsus bir haktır. Ama insan olanların böyle bir hakkı yoktur. Zira insana içgüdüleri yanında bir akıl, bir mantık ve bunlara bağlı olarak gelişen bir de sağduyu yetisi verilmiştir. Akıl, bilinmeyenleri öğrenme yeteneğidir.
İnsanın aklı, büyük ölçüde, sahip olduğu bilginin miktarına bağlıdır. Bilginin miktarı arttıkça, insanın ufku da artar. Bilgi, insana ufuk zenginliği kazandırır. Bilgi, bütün zihinlerin aşı, bütün yeteneklerin başıdır. 
İnsan, kendi cehlini, içgüdülerini, kendi sığlığını ancak bilgi ile aşar. Ancak kendini aşan insanlar, içgüdülerden uzaklaşıp insanlık bilinciyle hareket etmeyi başarırlar. 
Kendini aşmamış insanları ise, genellikle menfaat duygusu, öne geçme, baş olma, daha çok kazanma, ele geçirme isteği yönetir. İçgüdülerini aşamamış insanlar, sosyal hayatta var oldukça, sosyal hayatta fenalığın önünü almak mümkün değildir.  
Bu durum, aşağıdaki dörtlükte çok veciz bir biçimde dile getirilmiştir:
"Bu dünya keşmekeşi
Dört şeye oldu bina,
Ben yiyeyim sen yeme,
Ben iyiyim sen fena."
Bir devlet başkanı halkına seslenirken şöyle demişti: "Ey halkım, kendinize ev yapıyorum diye başkalarının evini başına yıkmaya kalkışmayın! Bunu, kendi çaba ve gayretlerinizle yapmaya çalışın!"(*) 
Yüce yaratan, her insanın beynine ve vicdanına doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüden, hayrı şerden ayıran çizgiyi çizmiştir; ama ne var ki, bilgi eksikliği, benlik ve çıkar duygusu, öne geçme, ele geçirme ve kazanma hırsı vb. içgüdüler, bu çizginin yerinden oynamasına neden olabiliyor.
Bu durumu Yüce Mevlâna bu durumu, "Bir şeye karşı aşırı hırs ve istek, insanı öteki şeylere karşı kör ve sağır kılar" diye açıklamıştır.
Kur'an-ı Kerim'de:
"İnsanın içi, insanı kötülüğe sevk eder"  mealindeki ayet de işte insanlığın bu halini ifade etmektedir. 
Bu yüzdendir ki: Kur'an-ı Kerim'de insanlara okumaları gerektiği hatırlatılarak:"Okuyun!" diye buyrulmuştur.   
İnsanın iyiye, doğruya ve güzele yönelmesi, kendini bilmesi, aklın bilgiye ermesiyle ve insanlık bilincine ulaşmasıyla gerçekleşir. Hani halk arasında derler ya: "Adam olmak, kendini bilmekle başlar."  Bu söz, sanki bunun için söylenmiştir.
Hz. Muhammed: "En büyük cihadın insanın kendi nefsine karşı yapacağı cihattır" demiştir. 
Nefsini yenemeyen, cehlini bilgiyle gideremeyen bir insan, hırs ve öfkesinin zebunu olur. Hırs ve öfkeye kapılan insan ise yaratılmışların en azgını haline gelebilir.
Günlük hayatta, gazete haberlerine yansıyan dehşetli olaylar, kendi hırslarını ve öfkelerini yenemeyen insanların ne kadar vahşileşebileceklerini gözler önüne sermektedir:  
Gazete sayfalarında okuyoruz:
"Bir anne, sürekli ağlayan bebeğini öldürüp banyoya gömdü."
"Cinnet geçiren bir emniyet müdür yardımcısı karısını ve iki çocuğunu öldürdü, ardından intihar etti."
"Kolundaki bilezikleri almak için bir kadını boğarak öldürdüler."
"Bir iş yeri patronu ayaklarından ve kollarından yatağa bağladığı 14 yaşındaki bir kızın tırnaklarını söktü, çekiçle parmaklarını ezdi."
"Öldürülüp çöp bidonuna atılan 13  yaşındaki kız, son yolculuğuna uğurlandı."
"Fidye almak için üç aylık bebeği kaçırıp sonra da onu çöpe attılar." Vesaire... vesaire... Bu tür haberler her gün gazetelerde boy boy çıkıyor.
Bu canavarlıkların hiç insanlıkla, akılla, mantıkla, insanlık bilinci ile bağdaşan tarafı var mıdır? 
Hayatta insan gibi yaşamak varken, bu ilkellik, bu gözü dönmüşlük, bu öfke,  bu vahşet nedendir? Hayatın güzel olması için, önce insanların iyi olması gerekir.
Japonya'nın Başkenti Tokyo'daki Ueno Hayvanat Bahçesi Müdürü Masoru Saito, hayvanat bahçesinin insan eğitimi üzerindeki etkisini göstermek amacıyla, kendisini kafese kapatıp, bir saat süreyle teşhir etmiştir. M. Saito, hayvanat bahçesindeki hayvanların korkunç görünüşlerine karşı, dünyada en vahşi varlığın insan olduğunu ileri sürmüştür. M. Saito'ya göre; "Hayvanlar yalnızca beslenmek için avlanırlar. İnsanlar ise birbirlerine üstünlük kurmak için zarar vermektedirler. Bu duruma göre, insan ırkı, hayvandan daha vahşi olabilmektedir."
Kanada'da en büyük hayvanat bahçesinin çıkış kapısı üzerinde, bir endam aynasının altında şöyle bir ibarenin yazılı olduğu söylenir:
"Şu anda karşınızda dünyanın en vahşi varlığını görüyorsunuz."
Hayatta meydana gelen sosyal fenalıklara bakınca, M. Saito'ya hak vermemek elde değil… 
İnsanlar; ancak aklın, mantığın ve vicdanının çizdiği yoldan giderek ve insanca davranmak suretiyle insan kalabilirler. Aksi halde hayvanlar alemindeki gibi ne dava biter, ne de kavga... 
Ve şairler yazarlar, bu yüzden insanlardan yakınıp durmuşlardır:
"Bu mudur "insan" dediğin?
"Şerefli"  varlık bu mudur? 
  Sen buna insan diyorsan,
  Beni hayvan yap ne olur!"  Ömer Hayyam
                     ***
"Kimse ziyaret etmesin kabrimi!
 Gelmesin, reddeylerim billâh öz gardaşımı!
 Zira gözlerim insanoğlundan o kadar yıldı ki,
  İstemem tek Fatiha, yeter ki çalmasınlar mezar taşımı!" Şair Eşref
***
 Yine bir başka şair:
 "Bugünün zevki ayrıdır dünden,
  Şimdi insan da başka bir yaratık.
  Akıyor sözlerinden, üzerinden
  Anadan doğma bir utanmazlık."(3) Ozansoy
***
 "Yemeye niyetlendiği kurbanlarını, yiyinceye kadar dost kalabilen yegane hayvan insandır." 
    S. Butler 
Yazıyı, Pat Mesiti'in bir cümlesiyle tamamlayalım: "İnsan olmak, insandan, insan olarak doğmaktan, daha fazla şeyler ister." 
 İstenen o şey nedir mi?  
"Yüksek bir insanlık bilincidir."

Fahri Yakar
01.12.2010
_____
(*)A. Lincoln








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder