12 Kasım 2011 Cumartesi

BİR BİZ ANLAYAMADIK

Her milletin, baş tacı ettiği ünlü bir lideri, bir önderi mutlaka vardır. ABD'nin en ünlü lideri J. Washington'dur. J. Washington, bütün Amerika halkının ittifakla saygı, sadakat ve hayranlık duyduğu kurucu bir liderdir. 1798'de Fransızların Birleşik Amerika Devletine savaş açma ihtimali vardı. O zaman ABD'nin Başkanı Adams'dı. Başkan Adams, Eski Cumhurbaşkanı Washington'a bir mektup yazar. Mektupta şöyle der: "Eğer izin verirseniz sizin isminizden yararlanmak istiyoruz. Sizin isminiz bir ordudan daha etkilidir."
Washington, bu mektup üzerine, Başkomutanlığı üzerine almayı kabul eder. Bu durum, ordu üzerinde müthiş bir moral etkisi yaratır. Gözlemciler, bu haber üzerine  'ordunun gücünün  bir anda iki katına çıktığını' rivayet ederler.
Yine Napolyon, Fransa'nın önde gelen liderlerinden biri olarak kabul edilir. Napolyon'un tek başına bir orduya bedel olduğu söylenir.
Nitekim tarih kitapları, Napolyon'un üzerine sürülen bir orduyu, yanındaki birkaç askerle teslim alıp Paris'e öyle girdiğini yazar.
Bizim tarih sahnemizden de ünü ülkenin sınırlarını aşan çok büyük liderler gelip geçmiştir. Bunlar arasında sadece ülkenin kaderini değil dünyanın gidişatını değiştiren, çağ açıp ve çağ kapayan liderler vardır.  Fatih Sultan Mehmet, Kanuni bunların başında gelir. Cumhuriyet Tarihi'nde en büyük liderimiz ise Atatürk'tür.
Atatürk'ün ışığını ilk kez, İngiliz Başbakanlarından Lloyd George keşfetmiştir. Koca İngiliz İmparatorluğu Çanakkale'de diz çökerken orada hata yapmayan tek adam olarak Mustafa Kemal'i görmüş ve şöyle demişti: "İnsanlık tarihi yüz yılda bir dahi yetiştirir. Şu talihsizliğe bakın ki, o da bugün Türklere nasip olmuştur."
Yine Churçhill:"Dünya liderleri arasında çok beğendiğim iki liderden biri Mustafa Kemal'dir. Mustafa Kemal, yok olan, dağılan bir imparatorluktan büyük bir devlet yarattı" diyor.
Belçikalı bir yazar da Atatürk için şöyle demiştir:
"Atatürk'ü Allah'a borçlusunuz. Bugün sahip olduğunuz ne varsa onları da Atatürk'e borçlusunuz."
Amerika'da geçen yıl, Birleşmiş Milletler binasında Atatürk'le ilgili bir sempozyum düzenleniyor. Bu sempozyumda eskiden büyükelçilik görevinde bulunan bir konuşmacı, kürsüye çıkıyor ve: "Atatürk'ün, sarışın kadınlardan hoşlandığını, günde iki paket sigara tükettiğini ve akşamcı olduğunu, akşamları köşkte içki sofraları kurulduğunu" anlatıyor.
O sempozyuma katılan Atatürk'ün manevi kızı Ülkü Adatepe söz alıyor: "Sayın konuşmacıyı dinleyince 'Mustafa' filmini seyretmiş gibi oldum" diyor.
Daha sonra Mc. Carty, kürsüye çıkıyor. Tarihçi gözüyle Atatürk'ün Türkiye için yaptıklarını anlatıyor ve şöyle diyor:"Atatürk, Osmanlı imparatorluğunun külleri arasından modern Türkiye'yi yarattı. Emperyalist güçlerin elinden Türkiye'yi bir mucize değil; ancak bir dahi kurtarabilirdi. O dahi de Atatürk'tür" diyor.
Amerikalı konuşmacılardan Prof. Reisman kürsüye geliyor ve özetle şöyle söylüyor: "Atatürk olmasaydı, devrimlerinin yarattığı çağdaş, demokratik ve laik Türkiye'yi bir yana bırakın, Türkiye diye bir şey olmazdı."
Dünyadaki gelmiş geçmiş büyük devlet adamları, Atatürk'ün büyüklüğünden, emsalsiz kişiliğinden ve parlak dehasından övgüyle söz ediyorlar.  Tarihçiler, Atatürk hakkında ciltler dolusu kitaplar yazıyorlar.
'Çılgın Türkler' kitabının yazarı Turgut Özakman Atatürk'ü tanıtırken: "Dünyada ülkesini zafere götüren pek çok komutan vardır. Milletini kalkındırmak ve ileri bir toplum yapmak için çok çalışan başarılı pek çok önder de vardır. Ama yokluk ve yoksulluk içinde bu ikisini birden başarmış tek bir insan vardır: O da Atatürk'tür" diyor.
Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti'ni kurmuş, üzerinde güvenle yürüyebileceği otobanı da hazırlayıp bırakmıştır. Eğer bugün Türkiye, çağdaş, demokratik, laik bir hukuk bir dünya devleti halinde geleceğe doğru güvenle yol alıyorsa, yine bugün de içeriden ve dışarıdan yapılan bunca bölücü tahriklere, saldırılara ve ihanetlere rağmen hala dimdik ayakta durabiliyorsa, bunu bile Atatürk'ün ülkeye kazandırdığı değerlerin doğru, sağlam ve dayanıklı olmasına borçluyuz.
Hal böyle iken, bizde milli reflekslerini yitirmiş bir sürü aydın ve yazar, yüce milletimizin bunca yıl baş tacı ettiği Atatürk'ü gözden düşürme ve onun kurduğu Cumhuriyet'i yıkma çabası içine girmiştir.
İsterseniz şu yazdıkları satırlara bir göz atalım, bakalım ne anlama geliyor:
"…Bu memlekette herkes Atatürk milliyetçisi olmak zorunda mı? Herkes Atatürk milliyetçiliğini benimseyecekse o zaman buna demokrasi denmez."
"…Demokraside ikinci sınıflığın tohumları kuruluş döneminde atılmıştır." "…Yanlış kurulmuş Cumhuriyet, yeniden biçimleniyor" diyorlar. 
Atatürk'ü bütün dünya anladı da, bir biz anlayamadık. Niçin? Önyargılıyız da ondan. Önyargı, insanın gerçekleri görmesine engel olur.
Atalar ne güzel ifade etmişler:
"Ne dilden dert eksilir, ne gönülden yara savar,
Güneşten hoşlanmayan kuşlardan yarasa var" demişler. 
Fahri YAKAR

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder