"Dünyadaki en kötü hastalık tüberküloz veya kuş gribi değildir. En kötü hastalık kimse tarafından sevilmemek ve yalnız bırakılmaktır.
Rahip Teresaİnsan, tek başına yaşamaya müsait bir konumda yaratılmamıştır. Kimse hayatını, bir ada gibi tek başına sürdüremez. İnsan sosyal bir varlıktır. Hepimizin maddi ve manevi bakımdan yaşamak için başkalarına ihtiyacı vardır. Hepimiz çevremiz tarafından takdir görmek, onaylanmak, kabul edilmek, her şeyden önce beğenilmek ve sevilmek isteriz. Spinoza, 400 sene önce bu ihtiyacı görmüş ve şöyle demiştir: "Bir insan
için en önemli varlık öteki insandır."
İnsan tek başına mutlu değildir. Kimse, yalnız başına mutlu olamaz. İnsan tek başına üzülebilir de, tek başına
mutlu olamaz. İnsan, bir duyguyu sevdikleriyle paylaşınca mutlu olur. Yaşamı, eşimizin ve dostumuzun
ilgisi, sevgisi ve desteği olmadan sürdüremeyiz. Eşsiz dostsuz yaşamak, hayatın hazlarından, nimetlerinden ve güzelliklerinden yoksun yaşamaktır. İlkel insanlar bile paylaşma ihtiyacı duymuşlardır.
Ünlü yazar John Done: "Hiçbir insan tek başına bir ada değildir" diyor.
Epikür: "Mutlu bir yaşam sürmenin başlıca şartının eş dost edinmek" olduğunu söylüyor. Dünyada en büyük yoksulluk, eş dost yoksulluğudur. Uzun bir süre yalnız kalmak, eşten dosttan yoksun olmak, psikiyatrik hastalıklara yol açar ve insanın ruh sağlığını bozar. Her insanın yaşarken mutlaka eşe dosta ve onlarla beraber
olmaya ihtiyacı vardır.
Adamın biri, ölümden çok korkarmış. Ölümü aklına bile getirmek istemezmiş. Ömrünü uzatması için Allah'a gece gündüz yalvarır, dualar edermiş. Yine bir gün dua ederken birden aksakallı, nur yüzlü bir ihtiyar peyda olmuş. Onu kucakladığı gibi gökyüzünün bir katına çıkarmış. Sonra da bir açıklamada bulunmuş:
-"Burası ölümsüzlük diyarıdır. Allah senin dualarını kabul etti. Bundan sonra işte bu gördüğün uçsuz bucaksız âlemde yaşayacaksın. Burada ölüm sana ulaşamayacaktır" demiş. Adam, etrafına bakınmış, yaşamak
için gerekli her şey varmış, ama etrafta tek bir Allah'ın kulu yokmuş. Merakla sormuş: " Burada benden başka insanlar olacak mı?" demiş.
İhtiyar:
-"Hayır, demiş. Senden başka kimse
olmayacak burada yalnız başına yaşayacaksın; ama dileğin gerçekleşti. Artık
ölüm sana ulaşamayacak!"
Adam, bu ilahi lütfu istememiş geri
çevirmiş, şöyle demiş:
-"Ben eşimle dostumla ve diğer
insanlarla beraber olmadıktan sonra ben o hayatı neyleyim ki! Beni aldığın yere
geri götür! Zararı yok. Tek ölümlü olayım; ama eşimle dostumla olayım!"
Yalnızlık insana göre bir şey değildir."Yalnızlık, yalnız Allah'a mahsustur."
Bir gazete haberiyle söze devam edelim: Hamburglu Wolfgang, on sekiz katlı bir apartmanın bir dairesinde yalnız yaşayan 43 yaşında bir Alman vatandaşıydı. Wolfgang, 1990 yılının sonlarında bir akşam evinde televizyon seyrederken geçirdiği ani bir kalp krizinden ölür. Kimse bunun farkına varmaz. Aradan gün, ay ve
hatta bir yıl geçer. Wolfgang'ın elektrik, su ve diğer borçları banka talimatlı olduğundan otomatik olarak bankadaki hesabından gününde ödendiğinden arayan soran da olmaz.
Nihayet ölümünden bir sene sonra, banka hesabı suyunu çekince, telefon edilir, telefona cevap veren olmaz. Ev sahibi de birikmiş kiraları istemeye gelir. Zile cevap veren olmaz. Kapıyı zorla açıp içeriye girerler. Wolfgang'ın televizyon karşısındaki kokuşmuş cesediyle karşılaşırlar. Televizyon seti çoktan iflas etmiştir. İskeletin kucağındaki televizyon dergisinin tarihi 5 Aralık 1992'yi göstermektedir. Odada
canlı olarak bir tek Noel ağacı vardır. Wolfgang'ın komşuları da tıpkı Noel ağacı kadar durumdan habersizdir. Aradan geçen onca zaman onu arayıp soran birileri olmadığına göre, demek ki Wolfgang, toplumdan uzak ve yalnız başına yaşıyordu. Bir yakını, bir akrabası veya bir dostu yoktu.
Ne hazin bir durum değil mi?
Nerden bakarsanız bakın, bir insanın yaşayacağı en büyük felaket yalnız yaşamaktır.
Ey dostlar, mutlu ve sağlıklı yaşamak istiyorsanız, kollarınızı daha çok açın! Çevrenize açılın! İnsanlarla
sevgi köprüleri kurup geliştirin! Etrafınıza sevgi dalgaları gönderin! Çevrenize duvar örmeyin! Kendinizi dış dünyaya, topluma kapatmayın! Kimse tek başına yaşayacak kadar güçlü değildir. Hepimizin insan olarak önce yakın akrabalarımızın, sonra eşimizin dostumuzun ilgisine ve sevgisine ihtiyacı vardır. Hayat, insanları dışlayarak yaşanmaz. Yalnızlığı seçenler, kendilerini mutsuzluğa mahkûm etmiş olurlar. İnsana yalnız aş ve yalnız iş değil, eş dost da lazımdır. Hayatı sevmek için önce insanları sevmek lazım.
"Bahar çiçek çiçek gelince güzel,
İnsan, sevince, sevilince güzel" olur.
Sevmek ve sevilmek mutlu olmaktır.
Mutlu olan, uzun yaşar.
Peygamber Efendimiz, bu hikmeti: " Yakın çevresine yönelmeyen cennete giremez" sözleriyle duyurmuştur.
Fahri Yakar