MEŞRU OLAN GÜÇ
Türkiye'de etnik ve kimlik siyaseti yapmanın önü açıldıktan sonra ülke, her gün biraz daha normalden uzaklaşmıştır. Geldiğimiz noktada, etnik ayrışma, önlenemeyecek boyutlara ulaşmış, halk içinde kendine bir taban yapmıştır. Bölücü odakların 'demokratik talepleri' yerine geldikçe, talepler boyut değiştirerek demokratik özerkliğe, ayrı dile, ayrı toprağa ve ayrı bayrağa kadar; hatta ayrı savunma gücüne kadar gelip dayanmış, ülkenin bütünlüğünü, devletin bölünmezliğini tanımama noktasına gelmiştir.
Terör ve şiddet, bugün sadece Doğu ve Güneydoğu'daki İl'leri değil; Batı'daki büyük şehirlerde tehdit etmektedir. Büyük şehirlerde, sokaklardaki park halinde bulunan arabalar kundaklanmakta, belediye otobüsleri ateşe verilip yakılmakta, şehir merkezinde devletin güvenlik güçlerine taşlı sopalı saldırılar düzenlenmekte, polisler sokak ortasında dövülmekte, saldırıya uğramaktadır. Ülke genelinde kanun ve nizam hâkimiyeti sağlanamaz olmuş, huzur, güven ve istikrar aranır hale gelmiştir. Nerden bakarsanız bakın yangın büyüyerek devam etmektedir. Bu normal bir hal değildir.
PKK terör örgütüyle aynı amacı taşıdıklarını söylemekte bir beis görmeyen bir partinin vekilleri kanunların suç saydığı söylem ve eylemleri büyük bir pervasızlık içinde yapabilmekte, halkı devlete karşı kin ve isyana sevk etmek için ayrılık tohumları atmakta ve PKK ile aynı amacı taşıdığını deklare etmektedir. Kanlı bir terör örgütünün bayrağı ile meydanlara çıkıp 40 bin kişiye ölüm emri veren bir katil başına, 'sayın liderimiz' diyerek arkasında saf bağlamaktadırlar.
Öte yandan PKK destekçisi bazı sözde liberal aydın(!) ve yazarın, bazı gazete köşelerinden, televizyon ekranlarından her gün kamuoyuna pompaladıkları devlet ve millet karşıtı yıkıcı ve zararlı söylemler, toplumda onulmaz fay hatları oluşturmaktadır. Hikmeti kendinden menkul olan bu aydın ve yazar takımı, adeta terör örgütünün lobisi gibi hareket etmektedir, terörün yelkenin rüzgâr üflemektedirler.
Toplumun üzerine sanki bu karanlık kafalı aydınların koyu gölgesi çökmüş, bazı kafalar bulanmış durumdadır.
Tarih boyunca barış içinde yaşamış et ve tırnak olmuş bir milleti, Türk- Kürt diye etnik kökenlere göre bölmeye yemin etmiş bir ihanet şebekesinin bölücü ve ayrılıkçı söylemleri, beyanları, tehditleri, meydan okumaları, milletimizin ta karaciğerine dokunmaktadır.
Başından beri 'Demokratik talep, Kürt sorunu, siyasi çözüm' diye tutturan bazı liberaller, bugün ülkeyi saran yangına adeta benzin döktüler. .
72 etnik grubu bünyesinde barındıran ABD ulusal bütünlüğünden en ufak taviz vermiyor. Bu konuda Bil Clinton'ın sözlerini hatırlatmakta fayda var: "Vatanımızı ırkçılıktan arındırmalıyız. 21 yüzyılın eşiğinde Amerika'nın bölünmesini hoş göremeyiz. Biz tek bir ulusuz. tek bir aileyiz, b,ir bütünüz."
Etnik farklılık Amerika'da, Fransa'da İngiltere'de sorun olmuyor da Türkiye'de neden oluyor?
"Kürt sorunu, devletin ulus yapısından doğmuştur" diyerek devleti bölmek ve parçalamak isteyenler ve yeni Cumhuriyet arayışına girenler şunu bilsinler ki tuttukları yol doğru değildir. Meşru olan güç devlettir. Devleti kötüleyen yanlış yoldadır. Devletle kavga etmek doğru değildir. Devlete hasım olunmaz. Önce devletten yana olmak gerekir.
Fahri YAKAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder