15 Temmuz 2012 Pazar

NEYZEN TEVFİK

NEYZEN TEVFİK (1879- 1953):
Neyzen Tevfik, Muğla-Bodrum'da doğmuştur. Babası öğretmendir. İlköğrenimini Bodrum'da yapmıştır. İlköğretimden sonra İzmir İdadisi'ne kaydoldu. Daha sonra İstanbul'a gelerek Fatih Medresesine girdi. Genç yaşta şiir ve musikiyle ilgilendi. Ney dersleri aldı. Ama şiir yazmayı bırakmadı. İstanbul'da Mehmet Akif'le ve Şair Eşref'le tanıştı.
Hoşsohbet ve nüktedanlığı ile ünlendi. Lafı cebinde gezen hazırcevap biriydi. Güçlü bir yergi, taşlama yeteneği vardı. İlk yazdığı şiirler, 'Muktebes' dergisinde yayınlandı. Abdülhamit'in baskılarına rağmen devrin yöneticilerini hicvetti. Bu yüzden birçok kez gözaltına alındı. Devletin despot idaresinden başını kurtaramayacağını anlayınca Mısır'a kaçtı. Meşrutiyetin ilanından sonra İstanbul'a eri döndü.  İlk kitabına "Hiç" adını verdi.(1919).  Atatürk'le tanıştırıldı.
1949' da Azab-ı Mukaddes'i çıkardı.
 
Şiirlerinden örnekler:
           
 
Deli gönül neyi özler durursun?
Acınacak dostun cananın mı var?
Dünya yansa yorganın yok içinde,
Harap olmuş evin dükkânın mı var?
 
Hatır gönül bulamazsın birinde,
Dama dedi dişisinde erinde
Vatan dedikleri yangın yerinde
İnsanlığa hala imanın mı var?
 
Nene yetmez senin şu kuru kaval?
Pir aşkına sıkıldıkça durma çal,
Malta'daki kurnazlardan ibret al,
Paran mı var, bağın bostanın mı var?
 
Sana çıkan giren nedir be dürzü?
Be Allah'ın numunelik öküzü,
Ben yuttum on dört bin okka düzü
Bekri Mustafa'dan fermanın mı var?
 
Ne uymazsın zamaneye be domuz?
Kırk senedir …ne verdin omuz,
Nazir olmuş desem sana istakoz,
Reddecek kılıç kalkanın mı var?
 
Çünkü neden? Dalyanın yok, ağın yok,
Bir tek hamsi kızartacak yağın yok.
Ocağın yok, dalı yok, budağın yok,
Yaksa Gökalp gibi Turan'ın mı var?
….
 
Kendi cihanında bak sen keyfine,
Kulak asma halkın hayfa-hayfine,
Tanburuna, kemanına, define
Sen de katıl neyse noksanın mı var?
 
Şu kırk yıldır senin daran alındı,
Suratına yüz bin kara çalındı,
Nasıl olsa şu bokluğa dalındı
Neyzen'den de büyük isyanın mı var?(1)
***
Muhtelif Kıtalar:
Bay Hitler'e 'yaralandı' dediler,
Menhus yıldız çabuk doğar dulunur;
Sen köpeğe 'kuduz' de de geçiver,
Nasıl olsa bir öldüren bulunur.
*
Kuru laflar ile endişemi ihlal etme!
Kulak asmaz davul dinleyen elbette kösü,
Bu mudur ahseni takvim(en güzel takvim) ile metheylediğin,
Bu mu insan diye halk ettiğin eşşek sürüsü?
*
Her kime sordumsa seni etmedi doğru tarif
Kimi hırsız, kimi soysuz, kimi deyyus dediler.
İnanmadım sordum da Meclis-i Mebusan'a
Bizdeki kayıtlara göre gene mebus dediler.
***
Allah, onun hamurunu necasetle yoğurmuş
Anası onu iş…'ken yanlışlıkla doğurmuş.
***
Yel değil, ateştir bu neyin sesi,
Kimde bu ateş yoksa sönsün nefesi
***
Neyzen'in neyini dinleyen Atatürk, memnuniyetini belirttikten sonra sorar:
"Bu gecenin anısına benden ne istersin?" der.
 Neyzen:
"Emredin bir kafa kâğıdı çıkarsınlar" der.
Atatürk, şaşırarak sorar:
"Senin Nüfus teskeren yok mu yani?"
Neyzen nükteyle:
" Bundan önce hükümet yoktu ki, nüfus teskerem olsun Paşam!" der. 
***
Neyzen Tevfik, Yahya Kemal'i sevmezmiş. Beşiktaş'taki Barbaros anıtının kaidesinde yazılı Yahya Kemal'in bir dörtlüğünü okuyunca şöyle demiş:
"Edebi bilgini, Hayrettin Kaptan
Beş asır önceden görüyor gibi
Ikına sıkına yazdığı şiire,
Barbaros,  k…'nı siliyor gibi.
***
Hüseyin Şahsuvar, anlatıyor:
"… önce küfürler savurdu. Sonra bakışlarını üzerime çevirip bana sordu:
-Hüseyin ben önüme gelene sövüp sayıyorum.
-Evet öylesin!
-Bana neden bir şey yapmıyorlar?
-Ne yapacaklar ki?
-Bana baksana, yoksa bunlar beni adam yerine koymuyorlar mı?
***
Devrin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel Neyzen'in zar zor geçindiğini bilmektedir. Bir karşılaşmasında ona harçlık vermek ister. Neyzen kabul etmez:
-"Mataram ağzına kadar dolu" der.
Hasan Ali Yücel gayet mahcup olur:
-"Neyzen utandırdın beni" der.
Neyzen bu defa:
-"Utanma üstat utanma!"der."Utanmayı unut ki rahat yaşayabilesin. Bak ben kimseden utanıyor muyum?"diye ekler.
***
            Neyzen Tevfik, dili sivri ve keskin olduğu için çevresiyle iyi geçinmezdi. Ama yine de kavgadan, dedikodudan kaçar, başını belaya sokmazdı. Bunu nasıl başardığını soranlara şöyle derdi:
"Ben kırlangıç kuşlarına benzerim; bazen alçaktan, bazen de yüksekten uçarım. Bu şekilde belanın uzağında kalırım."
***
Her kitabının basımında yapılan dizgi, mizampaj, kelime, cümle yanlışları, yazarı üzmekten de öte sarsardı.
İlk kitabında yapılan baskı, dizgi yanlışlarını gördüğünde, duyduğu üzüntüyü şu dörtlükte dile getirir:
Sokağa düşmüş olan iki parça eserim
Basılınca bana gönlüm suratını asmıştır.
Bir tesadüf ki eşek geçiyormuş oradan
Birisi üstüne etmiş, ötekisi basmıştır.(3)
***
Neyzen Tevfik bir dost meclisine çağırılır. Sohbet ilerleyince, Neyzen'den ney çalmasını rica ederler. Neyzen neyine sarılır çalmaya başlar. Bir süre sonra etrafa bakar, herkes sohbete dalmış vaziyette, onu dinleyen eden yok. Kalkar, oradan ayrılır. Ayrılırken  bir pusula yazıp, ev sahibine vermesi için konağın uşağına bırakır.
Pusulaya şu dizeler vardır:   
            Sanma ciddiyet ile sarfederim san'atımı
Ney elimde suyu durmuş kuru musluk gibidir
Bezm-i meyde(içki meclisi) süfehanın(zevk ve eğlence sahipleri) saza düşkün oluşu,
Nazarımda su içen eşeğe ıslık gibidir.(2)
 
            Şair Eşref bir şiirinde:
            "Asıyab-ı devleti(devletin değirmeni) har da (eşek)olsa döndürür" der.
            Neyzen buna karşılık Şair Eşref'e şöyle karşılık verir:
            "O kadar har koştular ki asiyab-ı devlete
            Çiğnemekten birbirini devletin dolabı dönmüyor."(4)
***
Neyzen'in sözünü sakınmadan konuştuğu herkesçe bilinirdi. Yardım teliflerini kabul etmediğinden dolayın onun sıkıntısını gidermek kolay olmuyor, dostları buna üzülüyordu.
Bir gün varlıklı dostlarından biri meyhaneler sokağında Neyzen'in avare, avare dolaştığını görünce, cebinden aceleyle çıkarırken yere düşürdüğü 100 lirayı alıp ona uzatarak şöyle der
"Neyzen Tevfik Bey, bu para biraz önce cebinizden mendilinizi çıkarırken düştü. Buyurun alın!"
Gözü bulutlanan Neyzen ona:
"O, sizin yere düşen altın kalbinizdir" der.
***
Yeşilay haftası nedeniyle verilen bir konferansta Fahrettin Kerim, önce içkinin zararlarını anlatır sonra da dinleyicilerin görüşünü almak için şöyle der:
"İki kovadan birine rakı, diğerine su doldursak ve bir eşeğin önüne koysak… Hangisini içer?"
Tabii dinleyiciler:
"Elbette suyu!"derler.
Fahrettin Kerim bu defa:
"Neden?" diye sorar.
Dinleyiciler arasında olan Neyzen Tevfik'in sesi duyulur:
"Neden olacak, eşekliğinden!"
 
------
(1):Varlık Yayınları, Türk Hiciv ve Mizah Antolojisi, 1962 s.50
(2):F. Kadri Timurtaş, Mehmet Akif ve Cemiyetimiz,1962 Yağmur Yay.s.52-53
(3):M. Nuri Yardım, Ed. Güleryüzü, 2. Baskı,2006, s.211
(4):Süleyman Bulut, Nüktedan Neyzen Tevfik, Pupa Yayınlar,2010,s.18
***
 

1 yorum: