28 Aralık 2011 Çarşamba

DÜNYADA VE TÜRKİYE’DE MİZAH

Mizah, insanlık tarihi kadar eskidir. İnsan zekâsı, insanların topluca yaşamaya başladığı andan itibaren mizah yapmaya da başlamıştır. Mizah her devirde var olmuştur. Mizahın tarihi eski Mısır ve Sümerler'e kadar uzanmaktadır.
Bu sitede, ilk çağlardan başlayarak günümüze kadar akıp geçen zaman içinde söylenmiş olan ünlü mizah örneklerini demetler halinde bulup okuma  imkanı bulacaksınız.
ÖRNEKLER: 
Batı mizahının ilk bilinen babası, M. Ö. 448- 380 tarihleri arasında Atina'da yaşayan Arıstofenes'tir. Aristofanes, Atina ile Isparta arasında süren savaşlar döneminde yaşamış ve komedyalar yazmıştır.
Kadınların Savaşı, Bulutlar (M.Ö.423), Kurağalar (M.Ö.405) Yargıçlar, Barış (M.Ö421) ve Eşek Arıları, yazardan günümüze ulaşan komedyalardır.
***


Sokrates, çalışmayı çok severdi. Çalışmadan arta kalan zamanları da öğrencileriyle geçirirdi. Evine bile zaman ayıramazdı. Evin ne ihtiyacı var, gaz mı lazım, tuz mu lazım, ne alınacak, ne verilecek hiç ilgilenmezdi.
Ev işlerinden iyice bunalan hanımı, bir gün eve su taşırken, Sokrates'i yolda öğrencileriyle beraber görmüş. Hanım, Sokrates'i öğrencilerle beraber görünce, hiddete kapılıp, bağırıp çağırmaya başlamış. Ağzına geleni dilinden esirgememiş. Sokrates, bütün söylenenlere rağmen en ufak bir reaksiyon göstermemiş. Kadın hiddetini yenemeyerek elindeki su dolu kovaları, Sokrates'in başından aşağı boca etmiş. Sokrates yine de bir tepki vermemiş. Bu durumu gören öğrenciler, bayan gittikten sonra:
-"Hocam, o kadar hakarete uğradınız, ses çıkarmadınız. Başınızdan kovaları boşalttı, yine aldırmadınız. Bizi çok şaşırttınız doğrusu! Bu nasıl sabır?" diye sormuşlar.
Sokrates onlara şöyle demiş:
-"Sevgili gençler, buna neden şaşırıyorsunuz ki, o kadar gürültüden sonra, yağmur yağacağı belliydi."
***
            Romalı Sezar, askerleriyle birlikte geçerken izleyiciler arasından çıkan bir kadın var gücüyle şöyle bağırır:
-"Büyük Sezar, sizinle konuşmak istiyorum!"
Sezar, bir kadının bağırarak kendine doğru geldiğini görünce askerlerine seslenerek:
-"Susturun şu kadını!" der.
Kadın bunun üzerine, gayet masum bir biçimde diyeceklerini bir cümle içinde toplayarak şöyle söyler:
-"Mademki Sezar sensin, beni dinlemek zorundasın. Sen de Sezar olmasaydın…"
Bu sözler üzerine Sezar'ın öfkesi geçer, bayanı dinler ve sornunun çözülmesini emreder.
***
            İslam Aleminden Örnekler::
Gazneli Mahmut (971-1030) bir gün Beyazıt Bestami'nin türbesini ziyarete gider. Türbedara sorar:
-"Ey sofi, burada yatan mevta, nasıl biriydi?"
Türbedar, aynı zamanda Beyazıt Bestami'nin müridi olduğundan, şeyhini methetmeye başlar ve sözlerini,
-"Benim şeyhim öyle bir şeyh idi ki, yüzünü gören, cehennem azabından azade olurdu."diye tamamlar.
Gazneli Mahmut:
-"Ey sofi, amma da abartıyorsun, Ebu Cehil, Peygamber'in yüzünü gördüğü halde cennete gidemedi. Senin şeyhin  Peygamber'den   daha mı büyüktü?" der.
Mürit şöyle söyler:
-"Ey hünkârım, Ebu Cehil Peygamber Efendi'mizin yüzüne, Ebu Talib'in yetimi gözüyle baktı. Eğer Allah'ın Resulü gözüyle baksaydı o bile cennete giderdi."
Bu şekilde mürit söyleyecek söz bırakmaz.
***
Bir kısım vatandaş, Hacı Bayram Veli'yi, "Ankara'da Hacı Bayram denilen bir zat türedi, ortalığa fitne, fesat yayıyor, zararlı fikirlerle halkın kafasını karıştırıyor" diye Padişah II. Murat'a şikayet eder. Padişah II. Murat da bu şikâyet üzerine Hacı Bayram Veli'nin baştan  boynunu vurdurmayı düşünmüşse de hocası Akşemsettin'in: "O değerli adamdır, saraya çağır konuş!" uyarısı üzerine,  görüşüp-konuşmak için O'nu Edirne Köşküne davet eder. İki üç akşam görüşür sohbet ederler. Padişah, Hacı Bayram Veli hazretlerini tanıyınca, hocası  Akşamsettin'e şöyle der: "Evet, beni büyük bir hatadan kurtardın" der ve Hacı Bayram Veli'ye döner: "Benden ne istersin, ne istersen vereceğim" Hacı  Bayram Veli:
-"Benim müritlerimden vergi alma!" der.
Hacı Bayram Veli, Ankara 'a döner ve. Esenoğa'ya yerleşir. Hacı BayramVeli'nin müritlerinden vergi alınmayacağını duyan Esenboğ'ya gelir çadır kurar. Bütün Esenboğa ovası çadırla dolar. Tarihçiler, "Ovadaki çadırların sayısının Timur'la Yıldırım Bayazit'in ordularının çadırlarından  daha fazla olduğunu" yazarlar.
II. Murat ölünce Ankara Defterdarı"Hacı Bayram'ın müritlerinden iki misli vergi alacağız" deyince koskoca Esenboğa ovasında iki çadır kalır.Bir, Hacı Bayram'ın çadırı, bir de onun sadık adamının çadırı.
***
Şair Ebu Dellame, Abbasi hükümdarı Mehdi'ye bir kaside yazar. Yazdığı kasideyi Saraya çıkıp, Halife'ye sunar. Halife kasideyi çok beğenir:
-"Ey şair, sana bu kasiden için caize olarak ne vereyim?"der.
Şair:
-"Sultanım, canınızın sağlığını isterim."
-"Tamam, da çok istediğin halde sahip olmadığın hiç mi bir şey yok?"
-"Bendeniz avlanmayı pek severim. O zaman bir av köpeği isterim."
-"Şair, hiç bu kadar güzel bir kasidenin caizesi sadece bir av köpeği olur mu?"
-"Sultanım kulunuz böyle istiyor."
-"Peki," der, "sana bir av köpeği verile!.."
-"Ama sultanım, bendeniz ava neyle giderim?"
-"Hakkınız var, bir de at verile!.."
-"Sultanım, ata nasıl binerim?"
-"Doğru söylüyorsun, bir de eğer takımı verile!.."
-"Sultanım, ata kim bakacak?"
-"Haklısınız, bir de seyis verile!.."
-"Ben atı nerede barındıracağım?"
-"Bir de ahır yapıla!.."
-"Seyisi nerede barındıracağım?"
-" Bir de ev verile!.."
" -Bunlara neyle bakacağım?"
-"Bin altın harçlık verile!.."
Şair tekrar:
-"Sultanım!" deyince,
Sabrı taşan Sultan, daha fazla dayanamaz, "Daha ileri gidersen, av köpeğini geri alırım ha..." diyerek şairin önünü kesiverir.
***
(Devam edecek)




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder